28 Nisan 2010 Çarşamba

kanım donuyor




çok güzel şeyler yazmak için açtım bloğumu. Tam bu sırada önce haberlere bakayım dedim.

Gözardı etmediğim ama aklıma getirmeye korktuğum şeyleri tekrar okudum.

Siirt ve Pervari'deki olaylar kelimenin tam anlamıyla kanımı dondurdu. Yarım saat kalakaldım öylece.

2 /3 yaşındaki çocuklara tecavüz edip öldürmek ne demek. Bunu yapan 12-13 yaşındaki çocuklara nasıl insan denir, çocuk denir.

Utanıyorum...

Bu ülkede yaşamaktan,sessiz kalmaktan, sessiz kalan o bebeklerin ailelerinden, ilçe belediye başkanının emrine giren savcıdan ve kaymakamdan,siyasi düzenden, hala elini kolunu kıpırdatmayan hukuk düzeninden, iktidardan utanıyorum...

Bugün üstü kapatılan bu olayın sanıkları yarın bu şehirde benim yada çocuğumun komşusu olabilir. Hatta iktidara gelip bizi bile yönetebilir.
Ne demeliyim, napmalıyım bilmiyorum.

Okudukça binlerce ok saplanıyor sanki içime...

Kahroluyorum

22 Nisan 2010 Perşembe

KAÇIRDIM SANDIM ALLAHTAN KAÇIRMAMIŞIM...



Ancak toparlanıyorum ya, tarih neydi günlerden hangi gündü karıştırıyorum çoğu zaman.
Eee uykusuz geçen gecelerin de etkisi var tabi bunda. Minik kuşum sağolsun gecede en az 4-5 defa mikmikliyor.
Buarada mailler geliyor,bloglara giriyorum, gözümün ucu dünden beri bir "anneler günü" vurgusunu ısırıyor. Es geçiyorum ama sonra bir anda dank ediyor.
hiii anneler günüydü de ben mi kaçırdım yoksa... Valla benim annem beni keser, kesmezse de bana bayagı bir küser. Hiç öyle, aman annecim böyle günlerin ne önemi var biz seni zaten hergün seviyoruz, her zaman hediye alıyoruz falanla da kanmaz...
Benim annem böyle, bu tarz özel günler kaçırılsın atlanılsın sevmez, ha bir de hediye aldın ama kazara evle ilgili bir hediye aldın hani bilimum markalar küçük ev aletlerini pazarlama çalışırlar ya anneler gününde (örneğin rondo vs) annem bunlara tilt olur. Bu anneler günü mü ev günümü diye. O sebeple kızkardeşim de ben de anneme alacağımız hediyeyi özenle seçeriz. Hediyenin büyük olması gerekmez bir toka bile olabilir ama ona özel olmalı,onun zevkini yansıtmalı,kendisi için o güne özel alındığını bilmeli yani.

İşte bu sebeple ben bugün öğleye doğru ciyaklayarak hemen google'ladım "anneler günü tarihi"ni. huuff Allah'tan daha varmış. Çıkıp hediye seçmeli
(yazarın notu: daha bloglararası çekilişte çıkan arkadaşıma da hediye seçemedim ne uyuz kediyim ben ya:( hüüü)

Buarada google'a "anneler günü" yazınca karşıma wikipedia'daki şu tanımlama çıktı
Anneler günü, anneleri onurlandıran bir tatil günüdür. İnanmazsanız tıktık. Çok komikkk yavvv


Not: resim kaynak

21 Nisan 2010 Çarşamba

NEDEN?


Bana yeni gelen bir mail belki siz 1000 kere okumuşsunuzdur ama ben yeni okudum, çook güldüm ve sizinle de paylaşayım dedim :)


Pillerin bittiğini bilmemize rağmen kumandanın tuşlarına neden daha sert basarız?

Kamikaze pilotları neden kask takar?

İnsanlara "4 milyar yıldız var" dediğinizde size inanırlarken, "boya ıslak" dediğinizde neden kontrol ederler?


Karanlığın hızı nedir?

Bebekler 2 saatte bir uyanırken insanlar neden rahat uyumayı "bebekler gibi uyumak" şeklinde tanımlar?

Engelli olimpiyatlarında "normal" insanlar için otopark var mıdır?

Hava 0 dereceyken yarın 2 kat soğuk olacaksa, hava yarın ne kadar soğuk olacaktır?

Evli insanlar daha mı uzun yaşar, yoksa hayat onlara daha mı uzun gelir?

Uzaya gitmemiz nasıl bavullara tekerlek koymayı akıl edişimizden önce oldu?

İnsanlar neden yüksek binalara çıkıp dürbünle aşağıya bakmak için para verir?

Hiç durup düşündünüz mü...

Bir ineğe bakıp "şu sallanan pembe şeyleri sıkıcam ve içinden çıkanı içicem" diyen ilk insan kimdi?

"Şu tavuğun kıçından çıkan ilk şeyi yiycem" diyen ilk insan?

Neden ekmek kızartma makinesinin ekmeği yakan bir sıcaklık ayarı hep olur?

İnsanlar saati sormak için bileklerini işaret ederken, neden tuvaletin yerini sormak için kıçlarını işaret etmezler?

Az sonra sizi muayene edeceklerini bile bile jinekoloğunuz siz soyunurken neden odayı terk eder?

Goofy ayakta dururken Pluto neden dört ayak üstünde durur? İkisi de köpek değil midir?

Mısır yağı mısırdan, zeytin yağı zeytinden yapıldığına göre, bebek yağı neden yapılır?

Alfabe şarkısı ve Parılda Minik Yıldız neden aynı melodiye sahiptir?

Şarkıyı söylemeyi kesin ve okumaya devam edin...

Okuma bilmeyen insanlar alfabe çorbasından gereken etkiyi alabilir mi?

Domuzlar terlemezken insanlar neden "Domuz gibi terledim" derler?
....:)


Not: Resim Kaynak buradan

KAHVALTI DENİNCE AKLA...


Kahvaltı kültürü en zengin ülkelerden birisiyiz bildiğim kadarıyla.

Hepimiz yurtdışına gittiğimizde (Yunanistan hariç sanırım) kahvaltıda domatessizliğin, zeytinsizliğin bir acısını çekeriz.

Benim için günün en önemli öğünü aslında. Hatta evde yemek olmayınca hemen bir kahvaltı sofrası kurarız eşimle. Zaten çalışan insanlar olduğumuz için, sürekli dışarıda yemek yiyoruz ve evde de dışardan yemek söylemek herzaman cazip gelmiyor.


Haftasonunu iple çekiyorum kahvaltı edebilmek için. Beni tanıyanlar bilir, haftasonları öyle 3-4 çeşitle geçiremiyorum kahvaltı sofrasını. Kallavi bir şekilde pişiler, gözlemeler, domates kızartmaları, mantar kavurmalar (uff karnım acıktı)ile donatıp neredeyse öğlen 1'e kadar sofrada keyif yapıyorum.

Yapıyorum da haftaiçi ne oluyor derseniz.

Tam bir hayal kırıklığı tabi. Birara ofisteki çaycı ablamız hersabah bana kahvaltı tabağı hazırlıyordu kurtarıyordum ama onun işlerini arttırdıkları için o olay da bitti.

Sürekli alınan simitler,tostlar, poğaçalar ile hızlıca geçirilen bir öğün olmaya başlamıştı benim için. Hem hepsi yağ deposu hem de doyurucu değil. (En azından ben doymuyorum yahu)


Tam da bu sırada keşfettim onu Nestle Nesfit Fruits... Sütü az içen "ben " için de müthiş bir çözüm olmuştu. Her sabah kuru meyvalı gevreğimi yiyordum hem de en az 1 bardak süt içmiş oluyordum. Arada tabiki aldatıyordum onu, simitle falan ama mutluydum anlayacağınız. Nesfit Fruits'ü diğer gevreklerden ayıran crispy gibi mısır gevreği olmayışıydı. Seviyordum onu, sağlıklı bir kahvaltı ettiğimi düşünüyordum.


Doğum izninden de dönünce hemen aldım tabi paket paket nesfitlerimi ajanstaki dolabıma yerleştirdim büyük bir mutlulukla. Ama ilk paketi açmamla büyük bir hüsran, Nesfit'in gevrekleri değişmiş, o kalın kalın kahverengi gevrekler gitmiş yerine ince çıtkırıldım sarımsı gevrekler gelmiş. Ajansta erkekler bile yerdi, şimdi herkes aynı şeyden şikayetçi.

Ben de büyük bir hayal kırıklığı...

Anlayacağınız haftaiçi kahvaltı denince akla gelen Nesfit tarih oldu benim için.

Çok bedbahtım dostlarım çoookkk..

Bekleyin yağlı poğaçalar ben geliyorum.....

13 Nisan 2010 Salı

Ufacık Tefecik İçi Dolu Fıçıcık


Ufak desem ufak değil, büyük desem büyük değil (belki büyük ama ben kabullenmek istemiyorum) bir sorunsalım var.
Aslında çalışan birçok annenin sorunundan benimki. "Bakıcı" sorunu!
Hamileliğim boyunca sanki hiç bakıcı ile çalışmayacakmışım gibi bu konuyudüşünmedim bile, aman hallolur nasılolsa dedim. Belki de aklıma getirmekten bunun derdi ile yüzleşmekten korktum kimbilir.
İşe başlamadan 2 hafta önce bir bakıcı ile anlaştık, kadın bebek hemşiresiydi ve oldukça da işinin ehliydi. Ancak 2. gunun sonunda baştan konuştuğumuz ve yaparım dediği birçok şeyi yapamayacağını söylemeye başladı. Tamam dedik yapma, sen arada yardımcı ol yeter. Nasıl olsa bebeğimize iyi bakıyordu dimi? Ama işler bununla kalmadı, artık anlatmaktan sıkıldığım birçok şey oldu,kaprisler yaptı vs. Hadi yine tamam dedik, 3 aylık bebeğimi bırakacaktım ve sonuçta iyi bakılıyordu. Gitmek istedi, korkuyorum çok düzenlisiniz diye absürd bir bahane öne sürdü yine ikna etmeye çalıştık olmadı. Peki dedik o zaman git, ondan yaşca daha küçük ve daha az tecrübeli birini getirdik, 1 hafta birlikte kalın onu eğit dedik. İşte burada herşey ters dönmeye başladı. Biz kızı işe aldıktan sonra eski dadımız;" aslında ben sizi çok seviyorum da, siz bana çok iyi davrandınız da...vs" demeye başladı, biz de ayrılacak ya duygusallaştı diye düşünüyoruz.
Evet sonrasında tam tahmin ettiğiniz gibi iş ben kalayım siz bu kızı gönderine vardı. Yahu sana bunca zamandır neredeyse yalvarıyorduk da niye kalmadın kız gelince niye bizi kıskandın. Ben tabiki çok üzüldüm, yeni işe aldığım kızı da bahanesiz gönderemeyeceğim ve bana şimdiden bunu yapan eski bakıcıya da güvenip kal diyemeyeceğim için eskisini gönderdim.
Neyse yani şu kısacık 3 haftada 1 seneye sığdıracak kadar bakıcı anım oldu bilesiniz.

Elbette ki bir anne olarak gönül istiyor ki,bebeğinizin yanında güveneceğiniz biri olsun ve en az 4-5 yıl hiç değişmeden onunla kalsın ama ne mümklün. Ben çok üzülünce bir arkadaşım bu gerçeği önüme koydu. Kabullenmeliyiz, çocuklarımız da kabullenmeli şartlarımız ne yazık ki bu.
En az 2 sene , 3 sene belki de 10 tane bakıcı değişecek çünkü biz çalışan anneleriz ama umalım ki çocuğumuzun başına kötü birşey gelmesin.
Şimdi eve kamera kurdum psikopat gibi tüm gn onları izliyorum.
Tam BBG KABUSU ya :)

5 Nisan 2010 Pazartesi

WELCOME TO ME


Şükür kavuşturana.
Çok çetrefilli bir doğum ve sonrasında yaşananlardan sonra işime döndüm. Tabi bu, bloguma da döndüm demek oluyor...

Welcome to me